Deprem Yazıları Sanal Müzesi


Hiçbirşey Eskisi Gibi Olmayacak
 

 

Hoşçakalmayın ne olur... Birşeyler yapın...


Sevgili Arkadaşlar,
Cuma akşamı gittiğim Adapazarı Çadırkent'ten, dün gece İstanbul'a döndüm. Sanırım son 1 aydır ilk kez gece 22:00 sularında İstanbul'a dönmüştüm.(Genelde sabaha karşı dönebiliyorum) Evim Moda'da...Moda da restaurant ve kafeteryalar açısından epeyce zenginleşti. "Aaaaa, bir de ne göreyim... insanlar aileleriyle beraber, haftasonu yorgunluklarını giyinmiş durumda, haftasonunun belki de son sosyal olayını yaşamak üzere, mutlu-mesut normal yaşamlarına dönmüşler". Tanıdık 1-2 kişi ile karşılaştım. Çadırkent'ten geldiğimi açıklama ihtiyacı dış görünüşüm nedeniyle kaçınılmazdı. Hemen sordular: "Nasıl durum? Çadırlar su geçiriyor mu?" "Niye sordunuz?" dedim. "Nasıl yani?" oldular. "Niye sordunuz, merak mı ediyorsunuz?" dedim. "Eee, tabi yani hık-mık, gak-guk oldular". "Gidip kendiniz bakın o zaman, yerine getirilmesi gerekenleri, bir grup gönüllünün üstlenmiş olduğunun bilinciyle vicdanlarınızı rahatlatmanıza ben alet olmayacağım" dedim. Yüzleri 5 saniye kadar buruldu. Sonra belli ki konuyu değiştirerek "normal" hayatlarına döndüler.

Arkadaşlar, üzgünüm, ancak, şu aralar normal hayatınıza dönme lüksünüz yok. Normal hayat diye adlandırdığınız yaşamınızda harcadığınız her kuruşa, zamana ve emeğe ihtiyacı olan binlerce insan var. Ha, bana "Kardeşim, ne oluyor? Sen bizim vicdanımızın sesi olmaya mı soyundun? Sen kendine işine bak!" tarzı tepkiler duyan arkadaşlara sesleniyorum: Mesleğim gereği, insanlara "Hayır" diyebilme sanatını öğretmekle uğraşıyorum. Ancak, yaşantımda, "Hayır" derken hiç bu kadar acı çekebileceğim aklıma gelmemişti. Bu haftasonu o kadar çok "Hayır", "Maalesef", "Hiç kalmadı", "Gerçekten çok üzgünüm" demek zorunda kaldım ki, öfkeliyim, kırgınım ve çok ama çok yaralıyım...Ben kendimi bu işe vakfettim...Bunu hiç kimseden beklemiyorum, bu benim tamamen kişisel tercihim...Ancak, bu enkaz, canla başla çalışan bir kaç kişinin gücüyle kalkmıyor. Geceleri çadır aralarını dolaştığımda gelen seslerin, uykularında kızını ya da kardeşini enkaz altından çıkarmakta olduğunu zanneden ve rüyasında çadırın tabanını eşeleyen depremzelerden geldiğini öğrendim. Sabaha karşı her çadırdan gelen boğulurcasına öksürük sesleri bir saniye bile kulaklarımdan gitmiyor. Çadırkent dışında yardım dağıtmak için dolaştığımızda insanların, durumlarının vehametini anlatamayacağı ve gelen yardımı kaçıracakları korkusuyla heyecanlanarak kekelemeleri ve hatta umut heyecanı ile ayaklarına gelen yardım fırsatını kaçırma korkusuyla konuşamadan bayıldıklarını yaşıyoruz. Dün gece 10 aylık bir bebek hiç durmadan kusarken, 1 adet Emedur fitil eksikliğinin ne demek olduğunu paylaştık. Bütün tanıdıklarımızı seferber ettik. Herkes 2-3 kutu ilaç kapıp haftasonu Çadırkent'e koştu. Yetmedi, olmadı işte... Boynumuz bükük kaldı.

Sen, arkadaşım!... Yardımımı yaptım...Tamam artık, diyorsan...Yanılıyorsun... Bu bir insanlık seferberliği..ve bil ki, tamam artık kararı senin insiyatifinde değil...Oradaki insanlar tamam artık demediği sürece hiç birimizin böyle bir lüksü yok....Evinde misafirine ayırdığın yatağın yok mu? Kullanmadığın yastık ya da nevresimin yok mu? Yolla onu...Misafir kabul etmeyiver bir süre...1 ay yalnızca yeşil mercimek, kuru fasulye, nohut, pilav ve makarna yiyiver evinde de, arttırdığın parayla, 20 kişi daha aynı yemeklere sahip olabilsin...Ecza dolabına bir bakıver...Köşedeki eczaneye bir uğrayıver...Tarihi geçmemiş ancak kullanmadığın ilaçları ya da eczanelerdeki onlarca numune ilacı gönderiver. Niye gelip görmüyorsun olan bitenleri? İçin mi kaldırmaz diye korkuyorsun? Daha fazla üzülmekten mi korkuyorsun? Üzül tabi...Üzül ki, o çaresizliği yaşa ki, o insanların mesajcısı olabilesin...Yok bu değilse, nedir haftasonları seni bu kadar meşgul eden? Çocukların okul telaşı mı? Yazlığının toparlanma işleri mi? Bırak bunları bir kenara -hayatında bir kerelik...İnsanlar AÇ...Bebekler AÇ...İnsanlar ÜŞÜYOR...Bebekler ÜŞÜYOR...İnsanlar HASTA...Bebekler HASTA...İnsanlar ÖLÜYOR...Bebekler ÖLÜYOR... Nedir seni meşgul edenler? Nedir daha nemli olan şeyler yaşamında? 3-5 ay farklı şeyler için, farklı şeyler adına yaşa hayatını...3-5 ay, ada yaşantını bu insanlara...İnan bana, daha güçlü, daha mutlu ve çok daha onurlu çıkarsın bu enkazdan...Kimse yoksa da ben varım...Orada gözlerine baktığım, ellerine dokunduğum, yüreklerini avuçlarımda taşıdığım herkes bunu biliyor...Aradıkları güveni son nefesime kadar verme yemini ettim...Biz 3 kişiyiz, biz 5 kişiyiz, onlar binlerce... Her birimiz yüzlerce kişinin yaşam sorumluluklarını aldık...Biz yetemezsek, günahı sizin... Bu gece uyuyacağınız yatak çift yatak mı? Sadece 1 dakikalığına, gözlerinizi kapayarak soğuk çamurla aranızda muşamba olduğunu varsayın. Akşam yemeğine oturduğunuzda domates çorbası ve makarnadan fazla birşeyler yiyorsanız, bundan hafifçe bir utanın. Çocuğunuzun ateşi, kusması ve ishali mi var? Yalnızca 2 saat kadar ilaç vermeyin bakalım, neler yaşıyorsunuz? Herkesin elinden geleni yapmış olduğuna İNANMIYORUM. HERKES, elinden gelebileceğinin onda birini yapsa, dün gece son anda müdehale ettiğimiz bebeğin, 5 dakika önce ölüm haberini almazdım ve şu anda, ben burada, bunları yazarken hiç durmadan ağlıyor olmazdım...

Hoşçakalmayın ne olur...Birşeyler yapın...
Özlem
ozlem.demir@karya.com.tr


Geri

Ada-Net