BEN BURADA O ORADA!
Ben burada, sıcacık evimde, sabah duşumu alıp,
kahvaltımı ederken, o orada, çadırın içinde. Sabah ayazını çadırın
içinde battaniyenin altında bile hissedip, biraz daha battaniyesine
sımsıkı sarılırken, biraz sonra yardım olarak verilecekleri
kaçırmamak için kuyruğa girmesi gerektiğini düşünüyordu.
Ben burada, kapıya bırakılan gazetedeki Milli Takımızın başarı
haberlerini okurken, o orada, gün ağarırken yardım kuyruğuna
girmiş, bir battaniye daha alabilmek için bekliyor. O kadar
erken kalkıp geldigi halde önünde yüzlerce kişi var. Halbuki
battaniyeyi kapabilirse, oradan da kahvaltı kuyruğuna girmeyi
planlıyor. O benim gibi biraz sonra işe giderken yaşayacağı
trafik sıkıntısını düşünmüyor. O, bugün yağmur yağmasa da çadırın
içinde ıslanmasak diye düşünüyor. Ben işyerinde sıcacık çayımı
yudumlarken, öğlen yemekte ne yesem, "Perhizi bozup bir de dondurma
yesem mi acaba?" diye düşünürken, o orada, "Bu gün karnımı bi
doyurabilsem" diye düsünüyor. Ben buradayim ondan en fazla yüz
kilometre uzaktayım.
Ben kim miyim. Ben HERKESIM.
Bunları hadi siz de deprem bölgesindeymişsiniz gibi yaşayın
demek için yazmadım. Bunları oradaki insanların durumunu birkez
daha gözden geçirmek için yazdım. Unutmamak için, günün her
saati hatırlamak için yazdım. Bu doğal bir afettir. Bizim de
başımıza gelebilirdi. Bu gün onların durumunda bizler de olabilirdik.
Allah'tan insanlarımız yardımsever. Afet bölgesine yardım yağıyor.
Belki tam olarak yeterli ve düzenli olmayabilir ama herkes kendince
birşeyler yapmaya çalışıyor. Yurt dışından yapılan yardımlar
azımsanmayacak kadar çok
Herkes diyor ki, devlet aciz kaldı. İsrail'den kurtarma ekipleri
geldi. Hala ortalarda devletin bir yetkilisi yok dendi. Doğrudur.
Ama bırakın depremi normal zamanlarda bile devlet veya kurulu
düzen ne kadar yeterli ki. Bir yağmurda, İstanbul'da bile bir
çok yer sular altında kalıyor. Trafik anında kilitleniyor. Depremde
devletin organize olmasını beklemek zaten hayalcilik olurdu.
Şunu unutmamak lazım. Türkiye deprem ülkesi. Efendim birisi
çikmis su gün deprem olacak demis, rasathane müdürü de depremi
ne zaman olacağını kimse bilemez demiş. Bırakın kardeşim bu
boş lafları. Depremin ne zaman olacağı hiç önemli değil. Bir
kere olacak mı? Olmayacak mı? onu söyle. Türkiye bir deprem
ülkesi ise her yerinde de tarih boyunca depremler olmuş ise
yine deprem olacağı muhakkak. Yani zamanı önemli değil. Belki
1 yıl, belki bes yıl belki 50 yıl sonra belki de yüzyıl sonra
ama mutlaka büyük bir deprem olacak. Biz görebilirmiyiz bilemiyorum.
Ama çocuklarımız veya torunlarımız bu depremi mutlaka yaşayacaklar.
Öyleyse neden hazır değiliz. Neden hazırlanmıyoruz. Tabii diyeceksiniz
ki bunu devlete sormak lazım. Ama şunu da unutmamak lazım devleti
de millet oluşturur. O zaman görev herkese düşüyor.
Öncelikle 17 Ağustos DEPREMLE YAŞAMA GÜNÜ ilan edilmeli. Her
yıl bu tarihte Türkiye'nin her yerinde herkesin katıldığı deprem
tatbikatları yaptırılmalıdır. Ikinci olarak, yeni tarifelerle
YAPI DENETİMİ ve DEPREM SİGORTASI, denetim mekanizması ile zorunlu
hale getirilmelidir. Afetlerin açtığı yaraları vergi salarak
değil, sigorta ile paylaşarak atlatabiliriz.
Çetin ÖZTÜRK
cetin@arti.net.tr
Geri