Ahmet Dayı 56 yaşında, sağlam yapılı bir karadenizliydi.
Evli, dört çocuk babası. 5 vakit namaz kılar, ramazanda oruç
tutardı. Denizde çalışırdı Ahmet Dayı. Gemilerde yağcılık yapardı.
Genelde Türk limanları arasında çalışan gemileri tercih ederdi.
Evinden uzak kalmayı pek sevmezdi. O yıl denizcilik sektöründeki
sıkıntı nedeniyle işsiz kalmıştı. Birikmiş parasını harcıyordu.
Mutlaka kısa sürede iş bulmalıydı. Hazıra dağ bile dayanmazdı.
Ahmet dayının şansı yaver gitti. Eski çalıştığı şirket tüm gemilerini
Nijerya hükümetine kiralamıştı. Türk personelini Nijerya'ya
gönderiyorlardı. Yağcı maaşı 500 dolar olarak belirlenmişti.
Ahmet dayı hiç düşünmeden kabul etti. Kontratlar zaten 11 aydı.
Sayılı gün çabuk geçerdi. İyi de para kazanacaktı. Yeme, içme,
yatma hariç 500 dolar maaş. Hanımına valizini hazırlamasını
söyledi. Banka cüzdanını ve talimatlarını verdi. Evden ayrıldı.
Ahmet dayı sert adamdı. Evde sadece onun sözü
geçerdi. Hanımının hiç sesi çıkmazdı. Çocuklarıda çok korkarlardı
ondan. Aradabir hanımını döver, erkek olmanın keyfini yaşardı
kendince. Kadın da neydi sanki. Yemek yapacak, çamaşır, temizlikle
uğraşacak, çocuklara bakacaktı. Canı çektiğinde altına yatacak,
su kaynatacaktı sonra. Başka işe yaramazdı kadın. Kadının üzerinde
hiç beklemez, öpmez, okşamaz, kadını hiç düşünmezdi. İşini bitirir,
kalkardı.
Ahmet dayı çorbayıda çok sıcak severdi. Ateşte
pişmiş gibi gelmeliydi sofraya. Hanımı çekinirdi hata yapmaktan.
Dikkat ederdi olduğunca. Bir kez sırf çorba yüzünden tokat atmıştı.
Burnu kötü kanamıştı kadının. Komşular zor durdurmuşlardı kanı.
Eli ağırdı Ahmet dayının. Güçlü kuvvetliydi hala.
İşi bulmasına aracı olan arkadaşından biraz
bilgi aldı. Korsanları, kadınları öğrendi. Doların karaborsada
çok iyi para yaptığını söyledi arkadaşı ona. Ahmet dayı İstanbul'a
geldi. Şirket uçak biletlerini almıştı. Kontratı imzaladı. Hepimize
hayırlı uğurlu olsun dedi. O gün ekiple birlikte Nijerya'ya
uçtular. Uçağa ilk binişiydi. Hoşuna gitmişti. Bir havaalanından
ürkmüştü. İmkanı yok yalnız dönemem dedi. Kalkışta çok heyacanlandı.
Ama gene de keyifliydi. Oh be iyi ki bulduk bu işi dedi içinden.
Atina aktarmalı olarak Lagos'a vardılar. Uçaktan
inen ekiple birlikte Air Condition'lu salondan geçip gümrüğe
girdiler. Yanına Türkiye'den aldığı 200 doları donunun içine
saklamıştı. Öyle söylemişti eski giden arkadaşı. Bu para ona
Nijerya'da yeter de artardı. Neye para harcayacaktı ki. Uyanık
davranmıştı dolar almakla. Ne de olsa eski denizciydi Ahmet
Dayı. İşleri bittikten sonra, valizlerini alıp çıkış kapısına
yürüdüler. Kapıdan dışarı çıktıklarında cehennemi bir alev yaladı
yüzlerini. Nefesi kesildi Ahmet dayının. Hava çok sıcak ve nemliydi.
Terden sırıksıklam oldular çok kısa sürede. Acenta minibüsüne
bindiler. Geçtikleri yerlere bakamadı Ahmet dayı. Hava karanlık
olmuştu ve pek ışık yoktu yollarda. Gemiye geldiler. Ahmet dayı
gemiyi görünce sevindi. Eski çalıştığı gemiydi. Zorluk çekmeyecekti.
Kamaralarına yerleştiler. Ahmet dayı abdest
alıp, namazını kıldı. Sonrasında arkadaşlarına merhaba demek
için mürettebat salonuna çıktı. Yeni gelenlerle, eskiler sohbet
ediyorlardı. Ahmet dayıda katıldı onlara. Hep Türkiye'yi sordu
eskiler, yenilere. Özlemişlerdi vatanlarını. Ahmet dayı işlerin
nasıl gittiğini sordu eskilere. İyi dediler. Çok iş yok. Seferler
de kısa. Gemi limanda 5 günden az kalmıyor. Bir de sıcak olmasa,
harika olacak dedi eskiler. Genç bir gemici kadınlar, ya kadınlar
nasıl, onları unuttunuz dedi. Ahmet dayı, sus ulan bize ne kadınlardan
diye yanıtladı. Kalktı. Kızmıştı. Salondan çıkıp, kamarasına
gitti ve yattı.
Üstleri 00.00/04.00 vardiyasını verdiler Ahmet
dayıya. Gündüz 12.00/16.00, gece 00.00/04.00 vardiyasını tutacaktı.
Zevkle girişti işe. Namaz saatleri tam denk düşmüyordu. Kendine
bir namaz tahtası yaptı. Makina dairesinin bir köşesine koydu.
Vardiyasına denk düşen namazı, makina dairesinde kılacaktı.
Üstleri iş saatinde namaz kılmasına ses çıkarmadılar. Nede olsa
Ahmet dayı işini aksatmazdı.
Gemi Lagos'ta yükünü boşaltıp, tekrar yük
altına girmek için limandan ayrıldı. Nijerya sıcak iklim kuşağında
olduğundan, deniz genelde sakin olur. Sıcak dışında tam çalışılacak
yer diye düşünüyordu Ahmet dayı. Gemileri basan korsanları da
anlatmışlardı. Umursamamıştı bile. Neyim var ki neyimi alacaklar
demişti. Parası, malı olan düşünsün.
Geminin aşçısıda iyiydi. Çorbasını hep sıcak
içebiliyordu. Yemekler de midesine uygun çıkıyordu. Tavlayı
da iyi oynardı. Tek bildiği oyundu. Yenilince sinirlenir, kamarasına
giderdi.
Gemi 18 saatlik seferden sonra nehir ağzına
vardı. 6 saatlik nehir seyri yaparak demir yerine ulaşacaktı.
Bennet adasına. Ahmet dayı vardiyasını tamamlamış, küpeşteden
Afrika ormanlarında güneşin batışını keyifle seyrederek, sigarasını
tüttürüyordu. Gemi demir yerine karanlık olduktan sonra vardı.
Demir atıldı. Makina stop edildi. İş bitmişti.
Gemicilerde bir telaş gördü Ahmet dayı. Koşuşturup
duruyorlardı. Birine ne oluyor diye sordu. Genç gemiciydi bu.
Ooo, dayı burası Bennet adası. Zenci kadınlar birazdan gemiye
doluşurlar. Hepimiz banyo yapıp, traş olacağız dedi. Ahmet dayı
şaşkındı. Kızsın mı kızmasın mı, bilemiyordu. Zenci kadınları
merak etmiyor da değildi. Neyse bakalım dedi. Kamarasına gitmedi
bu sefer. Tulumunuda çıkarmadı üzerinden. Mürettebat salonuna
girdi. Bir köşeye oturdu. Televizyon izlemeye başladı. Yarım
saat sonra 5-6 kadın girdi salona. Hepsi zenci, iyi giyinmeye
çalışmış kadınlar. Giyimleri farklı olmasa, hepsinin aynı kadın
olacağına inanacaktı Ahmet dayı. Kadınların arkasından gemiciler,
yağcılar doluştular salona. Traş olmuşlar, yıkanmışlar, iş elbiselerini
değiştirmişlerdi. Yılışık yılışık gülüyorlar, kadınlarla şakalaşıyorlardı.
Kadınlar da onlara hiç kızmıyor. Çok hoşlanıyormuş gibi davranıyorlardı.
Başka kadınlar geldi sonra. Çirkini, güzeli, şişmanı, zayıfı
bir sürü kadın. Çok şaşırmıştı Ahmet dayı. Sürekli izliyordu
onları. Bakmaya çekinerek. Televizyon izler gibi yapıyordu.
Kamarasına gitmek istemesine rağmen,yerinden de kalkamıyordu.
Öylece kalmıştı. Ellerine yer arıyor, sürekli sigara içiyordu.
Şişman, güzel olmayan, ama cinsellik kokan giysisi ile kadınlığını
ön plana çıkarmaya çalışmış 40 yaşlarında zenci bir kadın geldi
yanına. İngilizce merhaba dedi ona. Kafasını salladı Ahmet dayı.
Zenci kadın adını söyledi. Stella. Ahmet dayı dinleyemiyordu.
Kafasını toplamaya çalıştı. Şaşkındı. Gene kafasını salladı.
Kadın sırnaştı. Elini tuttu Ahmet dayının. Ahmet dayı elektrik
çarpmış gibi çekti elini. Daha da duvara yanaştı. Kadın tam
yanındaydı. Kalkamıyordu, önünde masa vardı. Tek çıkış yolunu
kadın kapatmıştı. Bunalıyordu Ahmet dayı, sıkılıyordu. Çevresindeki
gemiciler güldüler. Eskilerden biri hadi iyisin, karı senden
hoşlandı, seni istiyor Ahmet dayı dedi. Çok kızdı Ahmet dayı.
Birden kalktı. Kadın hemen ayaklarını yukarı toplayıp yol açtı.
Eteği beline kadar sıyrıldı. Ahmet dayı biran kadının bacaklarına
baktı ve onlara sürünerek geçti, hızla salondan çıkıp kamarasına
gitti.
Stella bu meslek için oldukça yaşlı sayılırdı
artık. Özellikle Nijerya gibi kadının çok olduğu bir ülkede.
Kadın doluydu geminin içi. Daha da geliyorlardı. Mutlaka birini
bulmalıydı. Geçimini sadece bu yolla sağlıyordu. Kocası daha
genç bir kadın yüzünden bırakmıştı onu. Ev, çocuklar hepsi sorundu
Stella için. Warri'den gemilerin gelişini öğrenen diğer kadınlar
gibi boat parası ödeyerek, bir şansını denemeye gelmişti Bennet
adasına. Mutlaka para kazanmalıydı. Ne olursa olsun. Diğer denizcilerin
kendisini almayacağını çok iyi biliyordu. Bir kez denemek istemişti.
Zaman zaman buluyordu birini. Kadın çoktu ama bol gemi geliyordu.
Yaşlı adamlara takıyordu kancasını. Genelde kadın almak istemezdi
yaşlı adamlar. Alay konusu olmaktan çekinirlerdi. Ama üsteleyince,
Avrupalısıda, Türk'üde, diğerleride mutlaka açık kapı bırakırlardı.
İhtiyaçtı erkekler için. Kaçamazlardı. Çok iyi biliyordu. İşiydi
bu onun. Deneyimleri yanıltmamıştı bugüne kadar. Yatakta bir
erkeği mutlu etmenin tüm yollarını öğrenmişti. Profesyoneldi
o.
Mutlaka kandırmalıydı Ahmet dayıyı. Bir başkası ondan önce davranabilirdi.
Peşinden seyirtti Ahmet dayının. Dil bilmediğini anlamıştı.
Önemli değildi ki. Cinselliğin tek bir dili vardı. Evrensel
bir dil ve Stella'da o dili çok iyi konuşuyordu.
Ahmet dayı erkekti ne de olsa. Ama prensipleri
çok katıydı. Günah işlemekten de korkuyordu. Hanımından başka
bir kadın tanımamıştı tüm yaşamı boyunca. Onunlada hiç sevişmemişti.
Sadece yatmıştı. Sevişmekte günahtı ona göre. Hem de herkesle
yatabilen kadınlarla. Almadı içeri Stella'yı. Stella bir iki
kez çaldı kapıyı. Ahmet dayı kıpırdamadı. Stella biliyordu böyle
olacağını. Hep böyle olurdu zaten. Özellikle Türk'ler daha da
çekingendi. Nasılsa bu geminin uğrak yeri Bennet adasıydı ve
Ahmet dayı ile ilk yakınlaşmayı sağlamıştı kendince. Bir başka
kadının şansı kalmamıştı. Diğerlerinden erken davranmış, kendini
tanıtmıştı Ahmet dayıya. Şimdilik bu kadarı yeterdi. Sabretmesi
gerekiyordu.
1,5 ay uğraştı Ahmet dayıyla Stella. Cinsellik
kokan giysileri, zaman zaman sürtünmeleri, kapısının önünde
uzun süre yere oturarak beklemesi, Ahmet dayıdan başkası ile
hiç konuşmaması, geminin Bennet adasına geldiği her sefer Ahmet
dayıyı görmeye gelmesi etkiledi Ahmet dayıyı. Konuşmaya çalıştı
Stella ile. İşte istediğini almıştı Stella. Ahmet dayının direncini
kırmıştı. Onun sürekli mini etekli bacaklarına ve yarısı açıkta
kalan büyük memelerine dikkatle baktığını biliyordu. Artık tek
bir şey kalmıştı. Ahmet dayıyla sevişmek. Bir gün girdi onun
kamarasına. Hiç bir kadınla sevişmemiş Ahmet dayıyı ürkütmeden
yavaş yavaş sınırlarını genişleterek sevişti onunla. Her gün
yeni bir şey öğretiyordu bu yaşlı denizciye.
Ahmet dayı artık geminin Bennet adasına dönmesini
özlemle bekliyordu. Hayatının hiçbir döneminde bu kadar mutlu
olmamıştı. Kadınlar gelmeden traş oluyor, iyi giyinmeye çalışıyor,
sürekli kolonya kullanıyordu. Kamarasını, yatak çarşaflarını
tertemiz hazırlıyordu. Gençleşmişti. Aşıktı o.
"Derlerki, aşk ne kadar geç yaşta yakalanırsa
o kadar geç iyileşen bir hastalıktır."
Stella artık Ahmet dayının peşinde koşmuyordu.
Biliyordu kazandığını. Ne yapsa kabullenecekti, ne istese verecekti
Ahmet dayı. İslam dinini de çok iyi tanıyordu. Kendi ülkesinde
yaşayan insanların yarıdan fazlası müslümandı. İlk günler Ahmet
dayıyı ürkütmemek için sigara ve içki içmedi onun yanında. Çok
para da istemedi. Hep üstün olan Ahmet dayıydı. O erkekti. Ne
derse olurdu. Ahmet dayı erkekliğinin keyfini çıkarıyordu, bunca
seneden sonra.
Stella Ahmet dayı için vazgeçilmez olmuştu.
Lagos'tan bir kasetçalar satın aldı. Müzik gerekliydi. Diğerlerinin
hep vardı. Kadınların hoşuna giden yabancı müzikleri dinliyorlar,
yerli müzikle kadınlara göbek attırıyorlardı. Ahmet dayıda kızmıyordu
bu yüksek müzik sesine artık. Müzik aşk gecelerinin tadını çıkarmak
için gerekliydi.
Stella bir müddet sonra sigara ve içki içmeye
başladı Ahmet dayının yanında. Ahmet dayının sigara harcamı
iki kat arttı. Aldığı sigaranın yarısını Stella'ya veriyordu.
Bir müddet sonra içki almaya başladı Stella için. Daha da ileri
gitti Ahmet dayı. İçkinin tadına baktı önce. Stella biliyordu
içki içen erkeğin zayıfladığını. İçkiye iyice alıştırdı Ahmet
dayıyı. Ahmet dayı Stella ile birlikteyken keyiflenmek için
içiyordu. Diğer zamanlarda da Stella'yı özlediği için. Seferde
içki içmesi işini aksatıyordu.
Stella Ahmet dayının kasetçalarını aldı. Para
ihtiyacı da artmıştı. Nijerya pahallı ülke yetiştiremiyorum
diyordu. Ahmet dayının avansı önce 50 dolar, sonra 300 dolar
oldu. Yanında getirdiği 200 dolar çoktan bitmişti. 5 ay sonunda
Ahmet dayı maaşının tamamını avans olarak almaya başladı. Stella'ya
hediyeler, elbiseler alıyor, parasının tamamını onun için harcıyordu.
İçkisiz, sigarasız bırakmıyordu Stella'yı. Stella hayatından
memnundu. İyi bir iş yapmıştı. Ahmet dayıda mutluydu. Hiç tatmadığı
duyguları yaşıyordu, alabildiğince.
İstanbul'daki şirket merkezinden bir telex
geldi bir gün. Ahmet dayının hanımı şirkete gelmiş. Neden bankaya
para yatırmıyorsunuz diye sormuş. Dört çocukla perişan oldum
demiş. Ahmet dayının gemideki üstleri toplanıp konuyu konuştular.
Gemiden atmak istemiyorlardı. Eskiden çok hizmeti vardı. Çoluğu,
çocuğu, eşi de büyük sorundu. Maaşından 100 dolardan fazla avans
vermemeye karar verdiler. Diğer para bankaya yatacaktı. Eşi
ve çocukları için. Konu Ahmet dayıya aktarıldı. İlk önce itiraz
etti Ahmet dayı. Sert tavır aldı üstleri. İşten çıkarılması
çok kolaydı. Yerine hemen adam gönderilirdi. İstemeye istemeye
kabul etti. Çok içiyordu artık. İşini aksatıyor, sürekli borç
alıyordu. Stella'nın istekleri bitmiyordu.
Diğer kadınlara durumu aktardı üstleri. Yardım
istediler Stella konusunda. Kadınlar araya girdiler ve Stella
bir daha gemiye gelmedi. Ahmet dayı çıldırdı. Onsuz geçmiyordu
günler. Kısa boylu, şişman ve çirkin Stella aşık etmişti kendine
bu koca denizciyi, hemde sadece cinselliğini kullanarak. Hayatında
kendi karısından başka kadınla yatmamış, hiçbir şekilde kendi
karısıyla sevişmemiş Ahmet dayı cinselliği tanıyordu artık.
Stella'yı arıyordu delicesine.
Ahmet dayı bir müddet sonra başka kadınlar
almaya başladı. Çoğunlukla sarhoştu artık. Bir iki kez kadın
yüzünden olay çıkardı. Gemide huzursuzluk nedeni olmuştu Ahmet
dayı. Üstleri yerine adam istediler. Kendisine Lagos dönüşü
Türkiye'ye gideceği bildirildi. Yıkılmıştı Ahmet dayı. Dünyanın
sonu gelmişti. Bir daha Stella olmayacaktı artık. Tüm yaşamı
değişmişti bu kısa süren Nijerya serüveninde. Nasıl yaşayacaktı
eski evinde. Alışkanlıklarının yerini başkaları almıştı. Çevresi
nasıl kabullenecekti Ahmet dayıyı.
Yerine adam geldiğinde, şaşırmıştı Ahmet dayı. İnanmak istemiyordu
bir türlü. Koskoca Ahmet dayı hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, gemiden
ayrılırken.
Sevgisiz bir yaşam mutsuzluktur.
Sevgilerimle,
Uğur Okçu
Deniz Köpüğü Sayfasına Dönüş