Tarihteki korsan öykülerini çoğumuz okuduk.
Onları zaman zaman kahraman olarak düşündük. Birileri bize ne
verdiyse onu aldık. Bir zaman sonra artık bize vermek istemediler.
Böylece insanlığın gelişim sürecinde, korsanlar kara insanının
sözlüğünden silindiler. Şimdi karadaki namussuz haydutlar ve
çeteler daha çok gündemde. Korsan kelimesinin sözlük karşılığı:
1-Deniz haydudu, 2-Başkalarının hakkını zor kullanarak alan
kimse.
Nijerya. Lagos açıkları. Gece saat 24.00.
Demirledik. Warri petrol rafinerisinden Fuel Oil getirmiştik
Lagos 'a. Gemi tamamen dolu olduğundan, deniz suyu güvertede
geziyordu. Makine dairesindeki son kontrolleri yapıp, yukarı
çıktım. Kamaraya girdim. Çok uykum var. Yatmak imkansız. Hava
çok sıcak ve nemli. Gemide iki adet air condition vardı. Biri
zabitan , diğeri ise mürettebat salonunda. Her ikisi de sonradan
takılmış. Salona baktım. Yatan yok. Kamaradan battaniye alıp
salona döndüm. Kapıları kapattım. Lambaları söndürdüm. Lumbuzdan
geminin dış aydınlatması ışıtıyordu içeriyi. Lumbuz perdelerini
çektim. Üstümü çıkardım. Şortumla uzun koltuğun üzerine uzandım.
Soğuğu hissettim bir an. Battaniyeye sarıldım. Nemli ve sıcak
ortamda soğukta yatmak ne denli haz veriyordu insana. Kısa bir
süre sonra geminin kendine özgü alışık olduğum gürültüsü ile
kendimden geçtim.
Gece bana yabancı gelen seslerle koltuktan
fırladım. Gemide insanın uykusu çok hafif oluyor. Dünyanın korsan
tehlikesinin en yoğun olduğu yer Lagos açıkları. Bu bölgede
bir çok gemiye saldırı oldu. Sürekli korsan tehlikesi var. Yerimden
fırladım. Yalınayak kıç tarafa doğru koştum. Sancak kıç kapıdan
dışarı baktım bir an. Elinde tabanca olan öndeki korsanı görür
görmez içeri kaçtım. Kapıdan içeri girerken korsan bağırdı bana.
Ben ne dediğini duymadım. Bilinçsizce makine dairesine koştum.
Trafo çıkış şalterlerini indirdim. Gemi karardı. En alt kata
indim. Makine dairesine inen merdivenlerin altına saklandım.
Merdivenleri o şekilde hizaladım ki, merdiven aralığından ay
ışığı görünüyordu. Aşağı inen herhangi birisi olduğunda rahatlıkla
görülebilirdi. Kendimi güvende hissettim az da olsa. Onlardan
birisi geldiğinde sintine saçlarının altına saklanmaya karar
verdim. Makine dairesi karanlığına alıştı gözlerim bir süre
sonra. Vardiyacı yağcıyı gördüm. Çok ürkmüş. Işıkların sönmesine
çok şaşırmış. Sağa sola bakıyordu. Onu yanıma çağırdım. Korsanlar
var dedim. O da ürktü. Sustu. Hiç konuşmadı bir daha. Ne kadar
zaman geçtiğini bilmiyorum. Merdivenlerden birinin indiğini
gördüm. Yağcı da gördü. Kolumu sıktı. Canım acıdı. Yukarı baktım
dikkatle. Rasim 'di bu. Kısa boylu, göğsü çok kıllı Samsun'lu
yağcı. Nijerya'lı kadınlar monkey diye çağırıyorlardı Rasim'i.
Çalışkan, efendi ve saygılıydı Rasim. Ona bağırmak zorunda kaldığım
için şaşırdım. Trafo çıkışlarını kapatmıştım ama, jeneratör
dizel devredeydi. O an farkına vardım makine dairesindeki gürültünün.
Karanlıkta çıkardığım sesleri izleyemezler düşüncesi beni mutlu
etti. Rasim yanıma geldi. İkinci kaptan ışıkların yanmasını
istiyor dedi. Salak, gemide korsan var dedim. Sustu. Konuşmadık
uzun bir süre. Hiçbir değişiklik olmadı. Yukarı gidip bakmayı
o kadar çok istiyordum ki. Korktum merdivenlere gitmeyi. Rasim
'e otoriter bir sesle, git yukarı bak dedim. Bakalım gitmişler
mi. Rasim mırıldandı. Ona korktun mu diye sordum. Yok dedi kısaca.
Yavaş yavaş süzüldü merdivenlere. Benim görüş alanımdan çıktı,
karanlıklarda kayboldu. Zaman ne kadar uzuyor böyle durumlarda.
Hiç çıkış yok. Kapandayım. Korkuyorum. Kendi kendime Rasim konusunda
kızdım o an. Ben bu kadar korkak değildim. Düşündüm. İlk gerçek
tehlike buydu yaşamımda sanırım. Daha önce bir Yunan gemisinde
aydınlatmayı kapatan elektrikçiyi çarmıha germişti Nijerya'lı
korsanlar. O gün Yunan gemisini terk ettiklerinde sadece elektrikçi
ölmüştü. Merdivenlere gittim. Yukarı çıktım. Birinci aralıktan
kapıya yöneldim. Ay ışığı bulunduğum bölümde etkisini kaybetti.
Tamamen karanlık oldu merdiven başı. Kapı çıkışında bir şeye
takıldım birden. Canlı bir şey. Ödüm patladı. Ölüyorum sandım.
O da çok ürktü. Büzüldü. Rasim olduğunu anladığımda, elimle
sırtına vurdum bir kez. Hiç ses çıkarmadı. Öyle kaldı olduğu
yerde. Kafamı çıkardım kapıdan. Koridorda yabancı sesleri duyunca,
hemen döndüm ve eski yerime diğer yağcının yanına en alt kata
indim. Rasim de geldi. Üç kişi ses çıkarmamaya çalışarak bekledik
uzunca bir süre. Biri merdivenlerin üstünden bağırdı bir süre
sonra, korsanlar gitti, ışıkları yakın diye. Kim olduğunu anlamadım.
Ama benim dilimde konuşuyordu. Sevindim. Üst platforma çıktım.
Şalterleri kurdum. Her yer aydınlandı. Yalınayak olduğumu o
an fark ettim. Kendimi kahraman gibi görüyordum. Karartma sayesinde
korsanlardan kurtulmuştu gemi.
Merdivenlerden yukarı çıktım. Koridoru geçtim.
Kimse yoktu. Rahatça üst kata çıkan merdivenleri tırmandım.
Yattığım salonun kapısına geldim. Kapıyı açıp içeri girdim.
Salon bomboştu. Salonu boydan boya geçtim büyük bir rahatlıkla.
Diğer kapıyı açıp dışarı çıktığımda bir anda neye uğradığımı
şaşırdım. Onbeş yirmi dev zenci sıralanmışlar. Bazılarında kar
başlığı, bazılarında tabanca, sopa, pala. O anı çok iyi anımsıyorum.
Hiçbir şey duyumsamadım. Ne korktum. Ne de bir şey yapmak için
hareket ettim. Biri beni duvara doğru itti. Kocaman bir bıçağı
gırtlağıma dayadı. Işıkları sen mi söndürdün diye İngilizce
sordu bana. Kaypak bir konuşmayla hayır dedim. Ben yağcıyım,
hiç anlamam. İtti bıçağı. Az kan çıktı. Hissetmedim bile. Korku
da duymadım. Durdum ve kafamı geri çektim olduğunca. Bir ikisi
bacaklarımda bir yerlere tekme vuruyorlardı. Gerçekten hiç hissetmiyordum.
Sanırım bu seviyede korku duyan insan, savunmasını beyin sayesinde
vücudu uyuşturarak sağlıyor. Bir müddet sonra beni bıraktılar.
Döndüm ikinci kaptanı ve reisi gördüm. İkinci kaptan bana ışıkları
sen mi söndürdün diye sordu. Sus dedim. Konuşma. Zenciler müdahale
ettiler konuşmamıza. Sustuk. Kaptan, Baş mühendis ve armatör
kamarasına çıkan merdivenlerdeki zenciler birbirleri ile konuştular.
Bu üç kamara yanyanadır. İkinci kaptan ve reis kamaraların önündeki
platformda yerde oturuyorlardı. Zencilerden biri beni iterek,
kaptana söyle kamara kapısını açsın, yoksa size zarar veririz
dedi. Amaçlarının kaptan kamarasındaki kasayı almak olduğunu
biliyordum. Kırın kapıyı dedim bağırarak. Kaptan duysun istedim.
Korktular kapıyı kırmaya. Biraz zorladılar. Açılmadı kapı. Hava
aydınlanmaya başladı. Çok tehlikeli onlar için havanın aydınlanması.
Devriye botları geziyor. Hiç acımadan da ateş ediyorlar korsanların
sürat botlarına. Merdivenlerden indiler. Kendi aralarında bir
şeyler konuştular. İkinci kaptanı ve reisi serbest bıraktılar.
Ellerinde tabanca olan iki zenci kaldı benim bulunduğum yerde.
Biri dışarı baktı. Konuştular. Diğeri tabancasını ağzıma dayadı
ve bizimle geliyorsun dedi. İşte o an gerçekten ölümü düşündüm.
Korsanların beni arkalarından bota ateş etmesinler diye götürdüklerini
çok iyi biliyordum. Bana zarar vermeyeceklerdi belki, ama bir
miktar açıldıktan sonra denize atacaklardı. Köpek balıklarının
cirit attığı bu sıcak sularda boynundan kan akan birinin yaşama
şansı olacağını düşünmek hayalcilik olur sanırım. İkinci kaptan
üstlerine atlayalım mı diye sordu yüksek sesle. Kıpırdamayın
dedim, tabancanın korkunç namlusuna bakarak. Ayrılmadılar arkamdan
ikiside. Zencilerden biri çıktı kapıdan. Biz de diğer zenciyle
onun peşinden çıkarken, dışarıdaki bağırdı içeridekine. O da
döndü. Tabancasını hızla çeneme vurdu. Dışarı çıkıp, kapıyı
kapattı. Ağzımdan ve boğazımdan kan akmasına rağmen, sevindim.
Kendi iç hesaplaşmamıza döndük biz bize kaldığımızda.
Köprüüstüne çıktık. Hava aydınlanmaya başlamasına rağmen, güneş
henüz görünmemişti. Baş Mühendis korkudan yatakla somya arasına
saklandım dedi mertçe. Tüm olay onun ve kaptanın kamarası önünde
geçtiğinden her şeyi duymuş. Bağırdı kaptana neden paraları
vermedin, insanların hayatını niye tehlikeye soktun diye. Sustu
kaptan. İstifa ediyorum dedi Baş Mühendis. Ben buraya savaşmaya
gelmedim diyordu. Ben ve ikinci kaptan da suçladık gemi kaptanını.
Konuşmadı hiç. Bana yardım etmek istedi. Döndüm diğer tarafa
doğru, bacaklarımdaki gücün kaybolduğunu hissettim bir an. Galiba
kendime geliyordum. Sanırım çok güç sarf etmiştim aşırı korku
nedeniyle. Dizlerim hafifçe titriyordu. Bacaklarımdaki dermansızlık
güzeldi. Yeni bir Afrika güneşini görmek de. Hem de çok güzel.
Baş Mühendis, İkinci kaptan ve tüm gemi personeli
istifa etti. Baş Mühendis gemiye geleli daha bir hafta olmamıştı.
Sadece ben ve kaptan kaldık eski personel olarak. Tüm gemi personeli
değişti Lagos' a yanaştığımızda. Baş Mühendis yerine yeni Baş
Mühendis gelmediği için bir ay kadar şirket isteğiyle, Baş Mühendis
yerine de bakmak zorunda kaldım. O geceden sonraki gün tüm kapı
ve lumbuzlara metal parçalar kaynattık. Hem de bir günde. Herkes
çok korkuyordu bir başka korsan saldırısından. Gece nöbetlerine
de daha fazla dikkat etmeye başladık, ama iki gece sonra tekrar
korsan saldırısına uğradık.
Hepinize sonsuz sevgiler sunarım. Barış dolu
günler dileğiyle.
Uğur Okçu
Deniz Köpüğü Sayfasına Dönüş