DENIZ KOPUGU
DENIZ KOPUGU Sayfasina Donus
E-MAIL UGUR OKCU
Korsanlarla Ilk Tanisma

Tarihteki korsan öykülerini çoğumuz okuduk. Onları zaman zaman kahraman olarak düşündük. Birileri bize ne verdiyse onu aldık. Bir zaman sonra artık bize vermek istemediler. Böylece insanlığın gelişim sürecinde, korsanlar kara insanının sözlüğünden silindiler. Şimdi karadaki namussuz haydutlar ve çeteler daha çok gündemde. Korsan kelimesinin sözlük karşılığı: 1-Deniz haydudu, 2-Başkalarının hakkını zor kullanarak alan kimse.

Nijerya. Lagos açıkları. Gece saat 24.00. Demirledik. Warri petrol rafinerisinden Fuel Oil getirmiştik Lagos 'a. Gemi tamamen dolu olduğundan, deniz suyu güvertede geziyordu. Makine dairesindeki son kontrolleri yapıp, yukarı çıktım. Kamaraya girdim. Çok uykum var. Yatmak imkansız. Hava çok sıcak ve nemli. Gemide iki adet air condition vardı. Biri zabitan , diğeri ise mürettebat salonunda. Her ikisi de sonradan takılmış. Salona baktım. Yatan yok. Kamaradan battaniye alıp salona döndüm. Kapıları kapattım. Lambaları söndürdüm. Lumbuzdan geminin dış aydınlatması ışıtıyordu içeriyi. Lumbuz perdelerini çektim. Üstümü çıkardım. Şortumla uzun koltuğun üzerine uzandım. Soğuğu hissettim bir an. Battaniyeye sarıldım. Nemli ve sıcak ortamda soğukta yatmak ne denli haz veriyordu insana. Kısa bir süre sonra geminin kendine özgü alışık olduğum gürültüsü ile kendimden geçtim.

Gece bana yabancı gelen seslerle koltuktan fırladım. Gemide insanın uykusu çok hafif oluyor. Dünyanın korsan tehlikesinin en yoğun olduğu yer Lagos açıkları. Bu bölgede bir çok gemiye saldırı oldu. Sürekli korsan tehlikesi var. Yerimden fırladım. Yalınayak kıç tarafa doğru koştum. Sancak kıç kapıdan dışarı baktım bir an. Elinde tabanca olan öndeki korsanı görür görmez içeri kaçtım. Kapıdan içeri girerken korsan bağırdı bana. Ben ne dediğini duymadım. Bilinçsizce makine dairesine koştum. Trafo çıkış şalterlerini indirdim. Gemi karardı. En alt kata indim. Makine dairesine inen merdivenlerin altına saklandım. Merdivenleri o şekilde hizaladım ki, merdiven aralığından ay ışığı görünüyordu. Aşağı inen herhangi birisi olduğunda rahatlıkla görülebilirdi. Kendimi güvende hissettim az da olsa. Onlardan birisi geldiğinde sintine saçlarının altına saklanmaya karar verdim. Makine dairesi karanlığına alıştı gözlerim bir süre sonra. Vardiyacı yağcıyı gördüm. Çok ürkmüş. Işıkların sönmesine çok şaşırmış. Sağa sola bakıyordu. Onu yanıma çağırdım. Korsanlar var dedim. O da ürktü. Sustu. Hiç konuşmadı bir daha. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Merdivenlerden birinin indiğini gördüm. Yağcı da gördü. Kolumu sıktı. Canım acıdı. Yukarı baktım dikkatle. Rasim 'di bu. Kısa boylu, göğsü çok kıllı Samsun'lu yağcı. Nijerya'lı kadınlar monkey diye çağırıyorlardı Rasim'i. Çalışkan, efendi ve saygılıydı Rasim. Ona bağırmak zorunda kaldığım için şaşırdım. Trafo çıkışlarını kapatmıştım ama, jeneratör dizel devredeydi. O an farkına vardım makine dairesindeki gürültünün. Karanlıkta çıkardığım sesleri izleyemezler düşüncesi beni mutlu etti. Rasim yanıma geldi. İkinci kaptan ışıkların yanmasını istiyor dedi. Salak, gemide korsan var dedim. Sustu. Konuşmadık uzun bir süre. Hiçbir değişiklik olmadı. Yukarı gidip bakmayı o kadar çok istiyordum ki. Korktum merdivenlere gitmeyi. Rasim 'e otoriter bir sesle, git yukarı bak dedim. Bakalım gitmişler mi. Rasim mırıldandı. Ona korktun mu diye sordum. Yok dedi kısaca. Yavaş yavaş süzüldü merdivenlere. Benim görüş alanımdan çıktı, karanlıklarda kayboldu. Zaman ne kadar uzuyor böyle durumlarda. Hiç çıkış yok. Kapandayım. Korkuyorum. Kendi kendime Rasim konusunda kızdım o an. Ben bu kadar korkak değildim. Düşündüm. İlk gerçek tehlike buydu yaşamımda sanırım. Daha önce bir Yunan gemisinde aydınlatmayı kapatan elektrikçiyi çarmıha germişti Nijerya'lı korsanlar. O gün Yunan gemisini terk ettiklerinde sadece elektrikçi ölmüştü. Merdivenlere gittim. Yukarı çıktım. Birinci aralıktan kapıya yöneldim. Ay ışığı bulunduğum bölümde etkisini kaybetti. Tamamen karanlık oldu merdiven başı. Kapı çıkışında bir şeye takıldım birden. Canlı bir şey. Ödüm patladı. Ölüyorum sandım. O da çok ürktü. Büzüldü. Rasim olduğunu anladığımda, elimle sırtına vurdum bir kez. Hiç ses çıkarmadı. Öyle kaldı olduğu yerde. Kafamı çıkardım kapıdan. Koridorda yabancı sesleri duyunca, hemen döndüm ve eski yerime diğer yağcının yanına en alt kata indim. Rasim de geldi. Üç kişi ses çıkarmamaya çalışarak bekledik uzunca bir süre. Biri merdivenlerin üstünden bağırdı bir süre sonra, korsanlar gitti, ışıkları yakın diye. Kim olduğunu anlamadım. Ama benim dilimde konuşuyordu. Sevindim. Üst platforma çıktım. Şalterleri kurdum. Her yer aydınlandı. Yalınayak olduğumu o an fark ettim. Kendimi kahraman gibi görüyordum. Karartma sayesinde korsanlardan kurtulmuştu gemi.

Merdivenlerden yukarı çıktım. Koridoru geçtim. Kimse yoktu. Rahatça üst kata çıkan merdivenleri tırmandım. Yattığım salonun kapısına geldim. Kapıyı açıp içeri girdim. Salon bomboştu. Salonu boydan boya geçtim büyük bir rahatlıkla. Diğer kapıyı açıp dışarı çıktığımda bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Onbeş yirmi dev zenci sıralanmışlar. Bazılarında kar başlığı, bazılarında tabanca, sopa, pala. O anı çok iyi anımsıyorum. Hiçbir şey duyumsamadım. Ne korktum. Ne de bir şey yapmak için hareket ettim. Biri beni duvara doğru itti. Kocaman bir bıçağı gırtlağıma dayadı. Işıkları sen mi söndürdün diye İngilizce sordu bana. Kaypak bir konuşmayla hayır dedim. Ben yağcıyım, hiç anlamam. İtti bıçağı. Az kan çıktı. Hissetmedim bile. Korku da duymadım. Durdum ve kafamı geri çektim olduğunca. Bir ikisi bacaklarımda bir yerlere tekme vuruyorlardı. Gerçekten hiç hissetmiyordum. Sanırım bu seviyede korku duyan insan, savunmasını beyin sayesinde vücudu uyuşturarak sağlıyor. Bir müddet sonra beni bıraktılar. Döndüm ikinci kaptanı ve reisi gördüm. İkinci kaptan bana ışıkları sen mi söndürdün diye sordu. Sus dedim. Konuşma. Zenciler müdahale ettiler konuşmamıza. Sustuk. Kaptan, Baş mühendis ve armatör kamarasına çıkan merdivenlerdeki zenciler birbirleri ile konuştular. Bu üç kamara yanyanadır. İkinci kaptan ve reis kamaraların önündeki platformda yerde oturuyorlardı. Zencilerden biri beni iterek, kaptana söyle kamara kapısını açsın, yoksa size zarar veririz dedi. Amaçlarının kaptan kamarasındaki kasayı almak olduğunu biliyordum. Kırın kapıyı dedim bağırarak. Kaptan duysun istedim. Korktular kapıyı kırmaya. Biraz zorladılar. Açılmadı kapı. Hava aydınlanmaya başladı. Çok tehlikeli onlar için havanın aydınlanması. Devriye botları geziyor. Hiç acımadan da ateş ediyorlar korsanların sürat botlarına. Merdivenlerden indiler. Kendi aralarında bir şeyler konuştular. İkinci kaptanı ve reisi serbest bıraktılar. Ellerinde tabanca olan iki zenci kaldı benim bulunduğum yerde. Biri dışarı baktı. Konuştular. Diğeri tabancasını ağzıma dayadı ve bizimle geliyorsun dedi. İşte o an gerçekten ölümü düşündüm. Korsanların beni arkalarından bota ateş etmesinler diye götürdüklerini çok iyi biliyordum. Bana zarar vermeyeceklerdi belki, ama bir miktar açıldıktan sonra denize atacaklardı. Köpek balıklarının cirit attığı bu sıcak sularda boynundan kan akan birinin yaşama şansı olacağını düşünmek hayalcilik olur sanırım. İkinci kaptan üstlerine atlayalım mı diye sordu yüksek sesle. Kıpırdamayın dedim, tabancanın korkunç namlusuna bakarak. Ayrılmadılar arkamdan ikiside. Zencilerden biri çıktı kapıdan. Biz de diğer zenciyle onun peşinden çıkarken, dışarıdaki bağırdı içeridekine. O da döndü. Tabancasını hızla çeneme vurdu. Dışarı çıkıp, kapıyı kapattı. Ağzımdan ve boğazımdan kan akmasına rağmen, sevindim.

Kendi iç hesaplaşmamıza döndük biz bize kaldığımızda. Köprüüstüne çıktık. Hava aydınlanmaya başlamasına rağmen, güneş henüz görünmemişti. Baş Mühendis korkudan yatakla somya arasına saklandım dedi mertçe. Tüm olay onun ve kaptanın kamarası önünde geçtiğinden her şeyi duymuş. Bağırdı kaptana neden paraları vermedin, insanların hayatını niye tehlikeye soktun diye. Sustu kaptan. İstifa ediyorum dedi Baş Mühendis. Ben buraya savaşmaya gelmedim diyordu. Ben ve ikinci kaptan da suçladık gemi kaptanını. Konuşmadı hiç. Bana yardım etmek istedi. Döndüm diğer tarafa doğru, bacaklarımdaki gücün kaybolduğunu hissettim bir an. Galiba kendime geliyordum. Sanırım çok güç sarf etmiştim aşırı korku nedeniyle. Dizlerim hafifçe titriyordu. Bacaklarımdaki dermansızlık güzeldi. Yeni bir Afrika güneşini görmek de. Hem de çok güzel.

Baş Mühendis, İkinci kaptan ve tüm gemi personeli istifa etti. Baş Mühendis gemiye geleli daha bir hafta olmamıştı. Sadece ben ve kaptan kaldık eski personel olarak. Tüm gemi personeli değişti Lagos' a yanaştığımızda. Baş Mühendis yerine yeni Baş Mühendis gelmediği için bir ay kadar şirket isteğiyle, Baş Mühendis yerine de bakmak zorunda kaldım. O geceden sonraki gün tüm kapı ve lumbuzlara metal parçalar kaynattık. Hem de bir günde. Herkes çok korkuyordu bir başka korsan saldırısından. Gece nöbetlerine de daha fazla dikkat etmeye başladık, ama iki gece sonra tekrar korsan saldırısına uğradık.

Hepinize sonsuz sevgiler sunarım. Barış dolu günler dileğiyle.

Uğur Okçu

Deniz Köpüğü Sayfasına Dönüş


ADA-NET